1

BEĞENDİM

ABONE OL

Kocaeli Duysun ailesi olarak Kurban Bayramı’nı, Birleşmiş Milletler verilerine göre dünyanın en fakir 3. ülkesi olarak belirlenen Çad’da geçirdik. Türkiye’nin ilk kez girdiği Guilmey kampındaki müslümanların hem acılarına, hem sevinçlerine ortak olduk. Çad sokaklarında gezdik, minicik yüreklere hediyeler dağıttık. Bu yazı dizisini de sizler için hazırlama imkanı bulduk. Umarım keyifle okursunuz.

Türk Hava Yolları ile İstanbul’dan başlayan yolculuğumuz yaklaşık 12 saat sürdü. Direk uçuş ile iki ülkeye (Etiyopya ve Mısır) uğrayarak, ülkenin başkenti N’jamena’ya ulaştık. Hissedilen 50 derece sıcaklık bizi olumsuz etkiledi. Bu gibi ülkelerde, Türkiye’deki gibi her istediğiniz yerde su bulamıyorsunuz. Bulduğunuz su ise çok kalitesiz. Ancak aşırı sıcak sebebiyle, suyu düşünecek halimiz inanın hiç olmadı. Ülkenin başkentinin en önemli caddesinin ismi ‘İstanbul’. Caddenin ismini ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan vermiş. Türkiye’nin Çad’a katkıları çok büyük.

İstanbul Caddesi’nde başlayan yolculuğumuz kalacağımız yere ulaşınca son buldu. 12 saatlik yolculuğun verdiği yorgunluk, yapacağımız yardımların verdiği heyecan ile ilk gece gözümüze uyku bile girmedi. Sabah ise yine aynı sıcaklıkta bir havayla gözlerimizi açtık. Koyulduk yine yollara. Asfaltsız sokaklar, fakirliğin pençesindeki insanlar, ilk kez yabancı birini gören minicik çocukların şaşkın bakışları arasında başkent sokaklarında ilerledik.

Ülke gerçekten çok fakir. Her dönem iç karışıklık yaşanmış. Siyasi istikrar hiç bir zaman uzun süreli devam etmemiş. Ülke çok uzun yıllar Fransa sömürgesi olarak kalmış. 1960 tarihinde bağımsızlığını kazanan ülkenin ilk devlet başkanı Çad İlerici Partisi’nin başkanı PPT’nin lideri François Tombalbaye olmuş. Bağımsızlığını ilan etmesine, tarımsal açıdan çok verimli olmasına rağmen hiç bir zaman fakirlikten kurtulamamış Çad.

Ülkede ekonomik şartlar gerçekten içler acısı. Evet zengin bir kesim var ancak halkın büyük çoğunluğu çok fakir. Bu yüzden dünyada yaşanan gelişmelerden haberleri bile yok. Birçok ürün çok pahalı. Ürünlerin tamamı kalitesiz. Bu duruma yorumumuz şu oldu; “Tüm dünyanın gözü önünde burada çocuklar açlıktan ölüyor. Dünya ise bu ülkelerin kaymağını yiyor.” Verimli topraklarını niye kullanamadıklarını, ziyaretimiz boyunca merak ettik. Sadece verimli topraklar mı? Elmas, altın madenleri dolu Afrika. Neredeyse tamamının işletmecisi ya İngilizler, ya Fransızlar, ya da Amerikalılar. Resmen malları, toprakları, dünyaya medeniyet dağıttıkları iddia edilen ülkeler tarafından gasp ediliyor. Hiç kimse de sesini çıkarmıyor. Buraya hiç kimse yardım etmiyor, Türkiye hariç.

Aslında diğer ülkelerin de faaliyetleri var. Ne için biliyor musunuz. Hristiyanlığı, Yahudiliği yaymak için fare gibi çalışıyorlar. Lakin iş maddi yardıma gelince hepsi sus pus. Yaptıkları tek şey, incilin, tevradın arasına 100 dolar koyup, bu fakir halka dağıtmak. Türkiye ise böyle değil. Okullar yapıyor, hastaneler, yollar inşa ediyor. Yeni nesillerin, güzel yetişmesi için yapılıyor bu okullar. Çadlı çocuklar için açılıyor hastaneler. Sadece Türk hükümetinin yardımları da yok. Türkiye’deki tüm yardım kuruluşları, vakıflar burada. Medreseler, camiler açılıyor, her bayram kurbanlar kesiliyor. Türkler binlerce su kuyusu açmış burada.

Ve bayramın birinci günü.  Başkent Ncamena’da kesimleri tamamlanan kurbanlıklar ülkede çeşitli bölgelerdeki vatandaşlara dağıtılıyor. Kamerun’daki iç savaştan kaçarak Çad’a sığınan 4 bin kişi için oluşturulan kampa ulaşıyoruz. İlk kez bu kampa bir yardım gitmiş. Düzce, Kayseri, Konya ve Ankara’dan gönüllü olarak Çad’a gelen arkadaşlarımız ile Kızılay’ın öncülüğünde Guilmey kampına giderek vatandaşlara kurban eti dağıttık. İlk defa yardım geldiğini gören Kamerunlular ise sevinç gözyaşları döktü. Müthiş bir ilgi vardı bize. Muhabir arkadaşımız Enes Bektaş şöyle özetledi yaşadıklarını; “Dünya’nın en fakir üçüncü ülkesindeyiz. Türk Kızılay’ına bin 200 hayvan bağışı yapan, 8 bin 400 kişinin hisselerini, ülkenin dört bir yanına dağıttık. Sonra Guilmey kampına geldik. Burası Kamerun’da yaşanan iç savaştan gelen vatandaşlar kurulmuş. 4 bin vatandaşa kurban eti dağıttık.”

Kuran-ı Kerim okudu minikler bize. Gerçekten hayret ettik. Çünkü bu ülkede yazmaya kağıt yok. Ne yapıyorlar biliyor musunuz? Ellerine aldıkları tahtaya Arapça harflerini yazıyorlar. Ezberliyorlar, su ile yıkıyorlar. Yeni bir sayfayı yazıyorlar ardından. Yıkadıkları suyu bile ziyan etmiyorlar. Arapça harflerin yazılı tahtayı yıkadıkları suyu, ziyan etmemek için içiyorlar. Çünkü su burada çok büyük nimet. Bu şekilde öğrendikleri Kuran-ı Kerim’i okudular bize. Kulaklarımızın pasını sildiler.

Hayran kaldık bu çoçukların azmine. Toprak yolların, ağaçsız köylerin meyveleri bunlar. Susuz toprakların bize verdiklerini görüyor musunuz. Yolları, sokakları evleri, insanları kelime kelime anlatmaya gerek yok. Tek kelime yeterli. Sefalet, sefalet, sefalet. Lütfen halinize şükredin. Bir haftalık bayram ziyaretimiz için söyleyebileceğimiz tek kelime bu. Çok bir şey anlatmaya gerek yok.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.