Depreme bölgede yakalandık..19 gün boyunca sahada yaşadıklarım

Depreme bölgede yakalandık..19 gün boyunca sahada yaşadıklarım

ABONE OL
28 Şubat 2023 21:43
Depreme bölgede yakalandık..19 gün boyunca sahada yaşadıklarım
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Gerçekten çok büyük felaketi yaşadık. Yıkılan binalar, ayakta kalanların aldıkları hasar, kurtarma operasyonları, cenazeler, çadırkentler, enkazlardan gelen sesler…. Hepsine birebir şahit oldum. 6 Şubat 2023 04.17’de başlayıp, 24 Şubat tarihine kadar olan tüm depremlere bölgede yakalandık. Hele ilki…17 Ağustos depremini de yaşamıştım. Ancak bu çok farklıydı. Sallanmıyor, adeta yer yerinden oynuyordu. Saniyelerce bitmek bilmedi. Bir ara azalıyor gibi oldu, ancak 5 saniye geçmeden çok daha şiddetlisi geldi. Ardından tam 19 gün bölgede kaldım. Neler yaşadım, neler gördüm.. Hepsini bu yazımda okuyacaksınız.

Deprem gecesi

Bir toplantı için, Diyarbakır’a gitmek üzere Kocaeli’den 5 Şubat Pazar günü yola çıktık. Aksaray’dan da bir abimizi alarak yola devam ederken Adana’da geceyi geçirmeye karar verdik. Gece 00.00 gibi konaklama yapacağımız Adana Öğretmenevine yerleştik. İşlerimi hallettikten sonra 02.00 gibi uykuya daldım. Ancak 04.17’de şiddetli bir sallantı ile uyandım. Odanın içinde yürümekte zorluk çekiyordum. Önce tahminim, 5-6 şiddetinde deprem ile 30 saniye sallandık, bitti. Ancak 5 saniye sonra çok şiddetli şekilde aşağı-yukarı, sağa-sola sallanıyorduk. Hemen çök-kapan-tutun ile beklemeye başladım. Yaklaşık 30 saniye sonra deprem sona erdiği zaman bir yerlerin yıkıldığını anladım. Haber gruplarımızdan gelen mesajlara baktığımda ilk etapta Diyarbakır, Malatya, Osmaniye şehirlerinden yıkım haberleri gelmeye başlamıştı. Dışarıdan ise acı acı sirenler çalmaya başlamıştı.

Alpargün apartmanı

Adana’da görev yapan arkadaşlarımdan da yıkım haberleri gelince, hemen sahaya çıktım. Adana’da 12 bina yıkılmıştı ve biz hemen 14 katlı Alpargün apartmanında haber nöbetine başladık. Arama kurtarma ekipleri kısa sürede binadaydı. Vatandaşların yardımı ile kova kova molozlar tanışıyor, adeta iğneyle kuyu kazılıyordu. İlk gün öğle saatlerine kadar binadan 5 kişi sağ olarak çıktı ama sonrası facia. Bina tuz gibi olmuştu. Umudumuz hiç bitmedi ama o binadan sağ çıkmak gerçekten kolay değildi. İlk olarak dikkatimi çeken, binanın olmayan demirleriydi. Serçe parmağım, iki demiri yan yana getirince bile daha kalındı. İlk saatlerde söyledim, “Bu binanın müteahhitti tutuklanmalı” diye. İlk yaptığı binalardan birisiymiş. Muhtemelen daha fazla kar etmek, daha zengin olmak amacıyla ne bulduysa çalmıştı.

İkinci deprem anı

İlk gün enkazda yayınlar yaparken, habercilik görevimi yürütürken, hemen karşı tarafta bulunan bir esnaf, elektriği kullanmamız için işyerini bizim için açmıştı. Öğle saatlerine doğru işyerinde cihazlarımızı şarj ederken, bir sarsıntı daha oldu. Dışarıya kendimizi attığımızda, binaların üzerimize geldiğini gördüm. Çok şükür yine atlatmıştık ama yanı başımızda bulunan binalar çökmüştü. Bir binanın ön yüzü çökmüş, arka yüzü ayakta kalmıştı. İçeride mahsur kalanlar vardı. Onları kurtarmanın telaşına düştük. Adana itfaiyesinin yaklaşık bir saat süren operasyonu ile binada kalanlar kurtarıldı. Rahat bir nefes aldık ancak yaklaşık 100 kişinin hayatını kaybettiği Alpargün apartmanı ile yine aynı sayıda kişinin bulunduğu Zeray apartmanında çok üzüldük. Koca koca binalar var Adana’da. Ağlayan, kahrolan ailelerin acılarına şahit olduk.

İskenderun yerle bir olmuştu

Adana’da iki gün süren haber nöbetimizin ardından hemen İskenderun’a geçtik. Liman yanıyor, evlerde kurtarma çalışmaları sürüyordu. Neredeyse 3 binadan 1’i yıkılmıştı. Şehir merkezini su basmış, GSM operatörleri çekmiyordu. Şunu çok rahat bir şekilde söyleyebilirim. Üçüncü gün itibariyle İskenderun’a geldiğimizde hem asker, hem polis hem de arama kurtarma ekipleri sahadaydı. Merkezde bulunan Arzu apartmanının enkazından karı ve kocanın kurtuluşuna canlı canlı şahitlik ettik. İHH Arama Kurtarma ekipleri o enkazdaydı. Sık sık, ‘Sesimi duyan var mı?. Sesimi duyuyorsan ve konuşamıyorsan, bir yere vur’ şeklinde sesleniyorlardı. Artık 5 gün geride kalmıştı. Sesini duyuramayan bir aile duvara vurunca, ekipler ‘tık tık’ sesini fark ederek, hemen çalışmalara başladılar. Biz enkaza gelmeden 6 kişi sağ olarak çıkartıldı. Hemen olay yerine gelerek, iki kişinin daha canlı olarak çıkartılmasına şahitlik ettik. O anları drone ile görüntüledim. Emekli polis olan Murat-Raziye Kılınç çifti çıkartılıyordu. Hem de sapasağlam. Raziye Kılınç, kendisini görüntüleyen dronuma el sallamıştı. Bu anı unutamam. Kızı ise 5 gün boyunca anne ve babasından gelecek mutlu bir haberi bizimle beraber beklemişti.

Deniz kumu kullanılmış

İskenderun’da çok acı hikayelere de tanık olduk. Hangi enkaza gideceğimizi, nerede haber yapacağımızı şaşırmıştık. Alan çok büyüktü. İskenderun-Hatay yolu üzerinde bulunan 5 katlı bir binaya uğradık. İçeriden canlı sesi geliyordu. Burada Kocaelili müteahhit Arif Naz ile tanıştık. Depremi duyar duymaz, inşaatta çalışan işçileri, ekibi ile bölgeye gönüllü olarak gelmişti, o enkazda çalışıyorlardı. İçeriden bir kişiyi daha canlı olarak kurtaracaklarını söylediler. Aynı enkazda, Mardin’den gelen gönüllü grup ile dönüşümlü çalışıyorlardı. Arif bey ile gece boyu sohbet etme imkanı bulduk. Acı tabloyu önüme koyuverdi.  “Bu bizim çalıştığımız 5. enkaz. Hepsinde deniz kumu kullanılmış.” Ne kadar acı. Deniz kumu binayı çürütüyor, demirleri kullanılmaz hale getiriyordu. İnsan bile bile bunu niye yapar? Belediye buna niye izin verir? İhmaller zinciri ard arda gelmiş, kimsenin umurunda değildi.  Arif Naz kardeşimin, ekibiyle birlikte görev yaptığı enkazdan, sohbetimizin bir gün sonrası bir vatandaş daha canlı olarak çıkartıldı.

Ve Hatay’dayız, manzara dehşet

5. günün ardından Hatay’a geçtik. Gece 00.00 gibiydi. Aman Allahım. O nasıl bir manzara. Tıpkı bir korku filminin içindeyim. Binalar bir birilerine girerek yıkılmış. Ayakta kalan binalardan, neredeyse hasar almayan yok. Tek katlı evler yıkılmış, demir bükülmüş, binalar dönerek çökmüştü. Günlerdir uyku uyumamıştık. Arabada yatıyorduk. Yemek konusunda gerçekten sıkıntı yaşamadık. Aynı gün, birçok yardım kuruluşu bölgede, mobil aş evlerini hizmete sokmuştu. Türkiye’nin en batısından, doğusuna insanlar bir tencere yemek ile bölgeye gelmişti. Ancak manzara kötüydü. ‘Buraya hangi yardım ekibi yeterli olur?’ diye kendime kendime hep sordum. Ben çok sayıda arama kurtarma ekibinin sahada olduğunu gözlerim ile gördüm ama yetmiyordu. Özellikle ilk gün, insanlara az sayıda kurtarma ekibinin müdahale ettiği haberleri kulağımıza sürekli geliyordu. Yardım isteyenler, enkaz altından mesaj atanlar…. Bölgeyi genel olarak gezdiğimizde alanın büyüklüğü çok ama çok fazlaydı. Samandağ’ın merkezi de yıkılmış, köyü de. Hassa’nın merkezinde de enkaz var, köyünde de. Kırıkhan, Defne, Islahiye, Nurdağı, köyleri, mahalleleri sayamıyorum bile. Hatay’ın her sokağında enkazdan canlı çıkıyor, her enkazda cenazeler bulunuyordu. AFAD, illerin itfaiye ekipleri, ANDA, SAR, JAK, PAK, KATAK, İHH, AKUT, Zonguldaklı madenciler ve adını sayamadığım onlarca arama kurtarma ekibi… Yeni söylüyorum, yetmiyordu, yetmezdi de. Gazeteciyiz, görevimiz yaşananları duyurmak, görüntülemek. Ancak kaç sefer hatırlamıyorum, bıraktık haberciliğimizi bir kenara yardıma koştuk. Araçları olmayan madencileri bir enkazdan aldık diğer enkaza taşıdık. ‘Akü lazım’ diye bağırdılar, enkazdan hasar görmüş araçların akülerini söküp kurtarma ekiplerine taşıdık. Ses duyduk, ekipleri tuttuk kolundan enkaza getirdik ve daha sayamadığım birçok şey…

Binalar nasıl ters dönmüş?

En çok dikkatimi çeken konu, binaların yer değiştirerek, ters dönerek çökmeleri oldu. Ses gelen enkazlardan birine hemen Zonguldaklı madenciler geldi. Madenci çavuş ve ekibiyle birlikte bir kazma, bir kürek ile çalışmaya başladılar. Bu sırada çavuş bağırdı, ‘Binayı ve içinde bulunan daireleri bilen karşıma gelsin’ Zannedersem ablası ve yeğenleri enkazda bulunan bir genç koşarak çıkıp geldi. ‘Ben biliyorum abi.’ Ve başladı binayı anlatmaya. Yeğenlerinin yattığı, ablasının kaldığı odayı tek tek anlattı. Ekip kazıyor, çıkan malzemelerden odaları anlamaya çalışıyorlardı. Ancak ne acı, binalar ters dönerek çökmüştü. Mutfağın olduğu yerden salon, salonun olduğu yerden banyo malzemeleri çıkıyordu. İki bina iç içe geçmiş, birlikte çökmüştü.

Kocaeli Büyükşehir itfaiyecilerinin canını dişine takarak çalışması ve peş peşe gelen umut dolu haberler

7-8 gün geride kalmış, hala daha canlı çıkan enkazlar vardı. Günlerce tuvalet ihtiyacımızı çok güç şartlarda karşıladık. Bu gerçekten kötü bir şey. Komando sokaklarda nöbet tutuyor, arama kurtarma ekipleri, enkazdan enkaza koşuyordu. Sokaklar yok, caddeler yıkılan binalar ile kapanmıştı. 200 metrelik yolu, 15-20 dakikada gidebiliyorduk. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ekipleri de deprem haberinin hemen ardından bölgeye gelmişti. Özellikle İSU’nun kaçak su tespit ettiği cihaz ile bir ekip dinleme yapıyor, ses gelen enkazlara itfaiye ekipleri anında giriyordu. Tam 82 kişiyi sağ çıkarmayı başardılar. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanı Ömer İslamoğlu ile sarıldık ve ağladık. Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın da ekibiyle birlikte Hatay’a gelmişti. Tahir başkanı 19 gün boyunca da sahada gördüm. Enkazlara gidiyor, çadır kent kurulması için var gücüyle mücadele ediyordu. Yayınlar yaptık, birlikte çadırkenti gezdik. Yaptığımız sohbette, “Din, dil, ırk, mezhep gözetmeksizin çalışıyoruz” dedi.

Madencilere ayrı bir parantez açalım

Sık sık madenci kardeşlerimiz ile de sohbet etme imkanı bulduk. Depremin hemen ardından Ankara’ya çok sayıda madenci gelmiş. Oradan bir kısmı otostop ile bir kısmı uçak ile, bir kısmı otobüs ile deprem bölgelerine sevk edilmiş. İnanır mısınız, tahkimat yaptıkları direkleri bile sırtlanıp, uçağa yüklemişler. Çok önemli. Çünkü enkazlar çok tehlikeli ve yıkılması an meselesi. Arama kurtarma ekibine inanılmaz yöntemlerle yol açıyorlar, direklerle tahkimat yapıyor, canlı kurtarıyorlardı. Hem de teknolojik aletlerden uzak yöntemlerde. Omuzlarına yükledikleri, kazma, kürek ve balyozlar ile sokak sokak koşturuyorlardı. Her gün duygulandık, takdir ettik. Hassa’da depremin üçüncü günü Haydarlar köyüne gittik. Zeytin dalı harekatında çok uzun süre bölgede görev yaptım. Bu sırada birçok insan, bize kapılarını açtı, yemek sofraları kurdu. Hassa Haydarlar, Kırıkhan Narlıhopur köyünde tanıdıklarım çok fazla. Bu insanların bende bıraktıkları güzel anılar çok. Kocaeli’den tanıdığım Levent Aykut Yıldız kardeşim yüklenmiş aracını gelmiş. Onu yanıma alarak, belki bir ihtiyaçları olur düşüncesi ile tanıdıklarımın yanına gittim. Şükür durumları iyi evleri çok hasarlıydı. Ancak bizden önce tırlar, yardım kuruluşları köye gelmiş, yardımları bırakmıştı. Gönlü zengin insanlar, bize yardım etmek istediler. Bu arada, depremin ikinci günü İskenderun limanına demir atan TCG Sancaktar ve Bayraktar savaş gemilerimiz de, anında sahra hastanesine dönüştürüldü. Gemilerimize konuk olduk, yaralılara yapılan müdahaleleri yerinde izledik.

Deprem değil bina öldürüyor. Bunu net gördük

Binlerce cenaze gördük, binlerce enkaza dönmüş bina. Hatay Antakya’da neredeyse sağlam bina yok. O derece şiddetli bir depremden sağ kurtulmak büyük olay. Düşünün yıkılmayan binalardan, sağ çıkan insanların psikolojilerini. Ben neredeyse 7 gün sosyal medyaya bakamadım. Keşke de bakmasaydım. 7. günün sonunda internet düzelmeye başlayınca, sosyal medyada gördüğüm manzara beni dehşete düşürdü. Arama kurtarmanın ne olduğunu bile bilmeyen insanlar, eleştiriyor, umarsızca eleştiri yapıyorlardı. Çıkıp, eleştireceğinize kurup bir arama kurtarma ekibi keşke bölgeye gelseydiniz. Arama kurtarma çalışmalarında günlerce uykusuz çalışan ekipler, fırsat bulup sosyal medyaya girememişti. Çok şükür yazdıklarınızı okuyup da, moralleri etkilenmedi. Siyasiler için de bence aynı şey geçerli. Bölgeye geldiniz, bir gün gezip gittiniz. Elinize bir kazma, bir kürek alamadınız, anca eleştirdiniz.

Devlet yok muydu?

Sahada bulunan, ilk günden, 19. güne kadar sahada olan birisi olarak söylüyorum. Havalimanı pistleri perişan olmuş, yollar çökmüş, köprüler yıkılmış, iki köy dev yarıklarla ayrıldı, binlerce binan yıkık. Deprem sabahı, polisi de askeri de, kurtarma ekiplerini de sahada gördük. Elbette eksikler var. Ancak bu denli büyük bir alandaki deprem için ne yapılabilir? Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş ile yaptığımız sohbette şunu söyledi; “Dünyanın tüm arama kurtarma ekipleri gelse, belki de yeterli olmaz.” Bence artık bunu tartışmak yerine, binalarımızı daha sağlam nasıl yaparız. Bunu tartışmalıyız. Deniz kumu kullanılmış, kolonlar kesilmiş, kaçak katlar çıkılmış, bunları tartışmak yerine, askerin sahada olup olmadığını tartışmak Mehmetçiğe ve devam eden terör operasyonlarına zarar verir.

Türkiye’nin kentsel dönüşüm alanında büyük bir değişime ihtiyacı olduğunu gördük. Deniz kumu kullanılan, kolonları kesilmiş binalar ile karşılaştık. Gördük ki, 17 Ağustos’un ardından sadece Kocaeli ve Sakarya ders almıştı. Türkiye aynıydı. İnsan, hasarlı olduğunu, ilk depremde yıkılacağını bildiği binada nasıl oturur? 4 kat bina yapmışlar, üzerine kaçak 4 kat çıkmışlar. İlk yapılan 4 kat şikayetçi, son yapılan 4 kat karşı dava açmış. İşte durum böyleydi. Sıfır binaya havuz yapmak için kolonları kesilmiş. Bina yıkılmış. Enkazda çalışan ekip, betonun çok kaliteli olduğunu söylüyor ama bina çökmüş. Altında kalanlar var…Biz 19 gün sonra çok yorulduk, günlerce uyumadan, duş almadan kaldık. Bunlar, enkaz altında üşüyen, hayatını kaybedenlerin yanında söylenmez bile ancak Kocaeliye geri döndük. Elbet bir gün yine gideceğiz. Hem de daha güçlü Hatay’a gideceğiz, yine güleceğiz, yine eğleneceğiz. Lütfen ama lütfen şehrinizi terk etmeyin. Orası sizin ana yurdunuz, vatanınız, toprağınız…..

Memleketin başı sağ olsun.

Kalın sağlıcakla.

En az 10 karakter gerekli
Tüm Yorumlar (3)
  • Bozkurt

    Madenciler ve madenci kenti sizi unutmaz Refik Fidan. Saygılar

    Yanıtla
    +0
    -0
  • Mevlūt Tural

    Allah tekrar yasatmasin ,Süleyman baba ve cennet anne ye selam ellerinden öpüyorum gorevinde basarilar

    Yanıtla
    +0
    -0
  • Elif

    Sizin gibi güzel insanların hala var oluşu, bizleri biraz da hayata umutla bağlıyor… Kaleminize ve yüreğinize sağlık. İyi ki varsınız, minnettarım … Sevgiler Hürmetler 🙏🏻

    Yanıtla
    +4
    -0


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r