Sayın TFF 1. Başkan Vekili Mecnun Otyakmaz mı fal mı kapatmış yoksa teknik direktör Ömer Erdoğan mı istihareye yatmış?

Belki Cengiz Gökay rüyasında görmüştür!

Kimbilir; bakarsınız Murat Şahin’in içine doğmuştur.

Olmadı mı?

Mehmet Emin Binpınar hissetmiştir. Ya da Salih Ayhan duyum almıştır.

Yok, yok… Metin Alper öyle olmasını dilemiştir.

Bu da mı olmadı?

Eee o zaman Yusuf Büyük’e malum olmuştur.

‘Hiçbir şey olmamışsa bir şey olmuştur’ demiyor muydu en beklenmedik laubalilikle Necati Şaşmaz, namı diğer Polat Alemdar.

Belki de bu kadar güçlenmelerinde en büyük etkendir, başarıyla herkesin gönlünde yer eden Hamza Yerlikaya.

‘Ne oluyor? Bunlar kim?’ diye soruyor olabilirsiniz. Sormalısınız da. Hepimiz kendimize sormalıyız. Sormalıyız ki nerelerde eksik olduğumuzu, çuvaldızı kendimize nasıl batırmamız gerektiğini ve bir yerlerde güçlü lobiye sahip olmanın sahalara nasıl yansıdığını görebilelim, anlayabilelim, kavrayabilelim, elimizi taşın altına koymak için cesaret bulabilelim.

Adamlar yapmış! Sporun içinde bir ismi, iktidar partisinden milletvekili çıkarmış. Eski valiyi, eski emniyet müdürünü, şehrin kulüp yöneticilerini TFF’de yönetici yapmış. Söz sahibi etmiş. Başarmışlar.

Bizim neyimiz eksik. Küçük kentin büyük takımı olarak kalmaya mahkum olmak istemiyorsak artık dersler almamız gerek.

Yukarıda saydığım tüm isimler Türkiye Futbol Federasyonu’nda birinci başkan vekilliğinden başlayarak yöneticiler.

Tahmin edin; hepsinin ortak noktası ne?

Hepsi Sivaslı. Hepsinin Sivasspor ile geçmişi, gönül bağı, sarsılmaz bağlılıkları var. Ve eminim hepsinin Sivas’a ve Sivasspor’a büyük faydaları var.

15 kişilik TFF yönetim kurulunda Sivaslıların etkisini sayılarından anlamak mümkün. Sadece yönetimde mi? Tabii ki hayır. Biraz da kurulları eşeleyin, bakın kaç tane Sivaslı çıkacak.

Nerden mi çıktı bu isimler?

Murat Paluli’den.

Ne alaka mı?

Hemen konuya gireyim o halde.

Bugün bu konuda kaleme aldığım ikinci yazı. İlkinde Kocaelispor’dan yapılan açıklamada sonra herkesin birbirine sorduğu ‘Kurallar, talimatlar nedir? Kural hatası gerçekten var mı?’ sorularına yanıt vermek, bilgilendirmek içindi. Dileyenler için o yazıyı da paylaşabiliriz.

Ancak yazı yayına girmeden hemen önce fikrimi değiştirdim. Çünkü; bizim bilmekten ziyade anlamaya, görmeye ihtiyacımız var. Hiçbirimiz talimatı şu aşamada bilmesek de olur, nitekim karar verici değiliz. Sonucu PFDK kararı açıklanınca göreceğiz.

Bilmek ikinci sırada kalabilir. Ancak anlamak zorundayız.

İki kupası olan, Avrupa’da rüzgarı esmiş, Süper Lig’in tozunu attırmış bir Kocaelispor büyük takımlar arasına giremiyor. Çünkü lobisi yok, temsiliyeti çok düşük olduğu için gücü yok, haliyle tesiri yok.

Kendi içimizde yönetimsel, vizyoner eksiklerimiz yok mu? Çok. Ama onları güçlenmeyle paralel tolere edilebilir. Lobiciliğin, söz sahibi olmanın etkisini Murat Paluli olayında çok iyi analiz edeceğiz.

Birileri gibi Polyannacılık edip ‘İkinci başkan vekili de bu hatanın yapılmasına izin vermez’ diyemeyeceğim. Zira tam olarak da ona güvenildiğinden, durumun hata olarak görülmediğinden şüphem yok.

Dönelim Ziraat Türkiye Kupası’nın ikinci maçında, 4 Şubat’ta, Kocaelispor’un Sivasspor ile oynadığı maça. Mecnun Otyakmaz’ın da tribünde olduğu karşılaşmaya. İlk saniyelerde 10 kişi kalmış, en erken görülen kırmızı karta imza atıp tarihe geçmemizi kenara bırakıp sadede geleyim;

65’te oyuna giren Murat Paluli, 31 Ocak Cuma günü ligde Eyüpspor ile oynanan maçın 85’inci dakikasında faulden dolayı direkt kırmızı kartla oyundan atıldı.

Hukuk müşavirliği pazartesi günü yani 3 Şubat’ta kendisini ‘kural dışı hareket’ nedeniyle tedbirli olarak Profesyonel Disiplin Kurulu’na sevk etti. Ki karşılığı madde 43’te “Futbol oyun kurallarına aykırı olarak sert ve ciddi faul yapan futbolculara 2 ila 4, şiddetli harekette bulunan futbolculara ise 3 ila 6 müsabakadan men cezası verilir” olarak belirlenmiştir.

‘Tedbirli olarak’ kelimelerini aklımızda tutalım, zira az sonra çok işimize yarayacak.

Aslında talimatlar çok açık; bir oyuncu tedbirli olarak PFDK’ye sevk edildiyse çıkacak kararı beklemek zorundadır. Cezası açıklanana kadar hiçbir maçta oynayamaz.

Bu çok uzun zamandır uygulamada olan bir talimat maddesiydi. Ancak hemen şunu da eklemeliyim ki; 10 Ocak 2024’te yürürlüğe giren maddede ‘İnfazın Özel Hükümleri’ düzenlenmiş. Profesyonel, BAL ve kupa maçlarında 4 maça kadar men cezası alan sporcuların, cezasını aynı kategorideki maçta çekebileceği hükme bağlanmış. Fakat bu maddede ‘tedbirli olsa da’ veya ‘tedbirli ya da tedbirsiz 4 maça kadar ceza almış’ ibaresi yoktur.

Öncesindeki ve sonrasındaki maddeler de tedbirli oyuncunun hiçbir resmi müsabakada oynayamayacağını söylüyor. Sadece bu maddede mi? Hayır, Futbol Disiplin Talimatı’nda kişilerin ihracını düzenleyen 94’üncü madde de oldukça açık olarak düzenlenmiştir.

Aklınızda tutmanız gereken diğer iki kelime de ‘…cezası alan’, unutmayın.

Yani bu maddenin uygulanabilmesi için önce tedbirli olarak sevkin söz konusu olmaması ve cezasının kesinleşmiş olması yani cezayı almış olması lazım.

Paluli için bunlardan ikisini de söylemek mümkün değil. Hem tedbirli sevk edilmiş, hem henüz cezası belli değil.

Zaten tedbirli sevkin de anlamı bu değil mi; cezası belirlenene kadar oynamayacak.

Ancak bence yoruma açık olmayacak kadar net olan her iki maddenin fıkraları, Sivasspor cephesinde yoruma açık hale getirilmiş. Öyle ki kural hatası yapmadıklarını dayandırdıkları FDT 92’nci madde -ki yukarıda açıkladım- açıkça yazıyor ki ‘4 maçtan az ceza almış sporcu’ yani sporcunun cezası belli olmuş, kesinleşmiş olmalı. Paluli için PFDK kararı henüz çıkmadı. Perşembe muhtemel. Bu durumda kendi dayanakları yıkılıyor.

Bu durumda Sivasspor cephesinin bu rahatlığı sergilemesi için tek bir seçenek kalıyor ki; onu da maç içerisinde ‘federasyondan izin aldık’ dedikleri cümlede görüyoruz.

İşte burada da TFF’deki büyükleri devreye giriyor. Henüz kurul toplanmamış, cezası yazıya dökülüp imza altına alınmamı. Ancak belli ki lobi çalışması, alacakları cezanın 4’ten az olacağını kulaklarına üflemiş. Talimat sert ve ciddi faul için 2-4 maç ya da şiddetli hareket için 3-6 maç arası diyor ama onlar kendilerinden eminler; “sert ve ciddi faul”.

Bu durumda da PFDK’yı tesir altına almış olmuyorlar mı?

Bu ülkede aynı pozisyonda farklı takım oyuncuları için çok farklı kararlar almış, spor kamuoyunu yaralamış onlarca karara imza atmış PFDK’dan bahsediyorken üstelik,

Bir hatanın sabit cezası olduğunu söylemek ne mümkün!

Doğmamış çocuğa don biçmek de ne oluyor?

Bunu da cebimize koyduk; geriye bir seçenek daha kalıyor. Disiplin talimatı madde 94 net olarak “Resmi müsabakalarda hakem tarafından kırmızı kart gösterilerek oyundan ihraç edilen futbolcular, idari tedbirlidirler ve cezaları sona erinceye kadar hiçbir resmi müsabakada oynayamazlar” diyor.

O halde Sivas cephesi kupa maçını resmi maç statüsünde görmedi.

Zira başka seçenek kalmıyor.

Peki bundan sonra ne mi olacak?

Kocaelispor 7 günlük süresi dolmadan maddi gereklilikleri yerine getirip federasyona başvuracak. Konu hukuk müşavirliğine taşınacak. Maddi deliller incelenecek ve sevki PFDK’ye yapılacak. PFDK da kurala aykırılık olup olmadığına karar verecek.

‘Yok’ derse ki lobiyi alkışlamak gerekecek, Kocaelispor başvuru parası ödediğiyle, zaman harcadığıyla ve camia 3 puana heveslendiğiyle kalacak.

Ancak ‘Evet, kural ihlali var’ kararı çıkarsa; bu kez Sivasspor için FDT madde 22 ve madde 50 devreye girecektir.

Bakalım lobiciler mi kazanacak yoksa adaleti sağlamak için talimat sınırlarında hareket eden Kocaelispor mu?

***

(Not: Talimatları tek tek açıkladığım yazıyı da diğer yazılarım arasından okuyabilirsiniz)

***